SESSİZCE AKLIMDAN UZAKLAŞTIM
Sessizce aklımdan uzaklaştım
Uzunca, karşılaşmayacağım bir yere
Ve dayadım sırtımı keder denen şeye
Ve çektim ayaklarımın altına içimi boğan sıkıntıları
Ve boşa verdim dünya denen şeyi
Vee bir öykü kahramanı olmanın kimliğini verdim kendime
Yıl kaç bilmiyorum…
HAYAT
Yüzümü görmek istiyormuş hayat
Hangi yüzle?
Bana en yakın mevsimde yaptıkların yetmedi mi?
Üşümüş ellerim şimdi yeni bir sevda elinde
Ölüme beş dakika kala ne yazar
EY FİRAK
Ey firak denen serseri!
Gelme üstüme, harem mevsimi bilmem sıkarım
Dokunma bana,
Yüzünün rengini çizer, parçalarım.
Ey firak denen serseri
Gelme üstüme, dilimin ucunda ne varsa al götür üça üça
Tutunduysa gönlüm göğe
Hangi serserinin eli ayaklarından vurulmuş kalbime hüküm geçer?
YAPTIĞINI BEĞENDİN Mİ?
Ah! Halden anlamaz yüreğim
Yaptığını beğendin mi?
Bir soluk namahrem cümleler mırıldayayım diye uzaklaşmıştım
KALBİME SAKLANDIM
Giderdim şiirlerin ta en tepesine
Ve yazardım en bakirce cümleleri
Arar bulurdum seni dizelerimin orta yerinde
Ve çıkmazdım hiç vefanın en sağlam sözünden
Sonra söz tükendi
ve saklandım kalbimin en karanlık yerine
SIĞINAK
Düşlerime sığındım
Yıkılırken zihnimdeki sevinç dizeleri
Kendime adadım hüznü
boy boy büyürken çocukluk yılları hüznün
EY AŞK
Aşkın gözü körmüş
Dünyanın da iki gözü
Evlendirsek mi ne!
Sonra da Züleyha ile bir taht kurup temaşa etsek mi ne!
Ey Aşk!
Bu dünya seni aldatır demedi deme!
Ah gönlüm sana kim dedi ki Aşkı perçeminden tut !
RUHUMUN MAHZENİ
Tadilat var!
Ruhumun mahzenine iniyorum tadilat var
Aklımı başımdan alıyorum terkibat var
Habersiz misafirleri yakıyorum kıyam var
Dokunmayın bana cellâdımı arıyorum; bahar var
Dünyayı da sırtıma verseniz omuzlarım
NEREDEN BULAŞTI BU HÜZÜN
Nereden bulaştı bu hüzün bana
Alıp gezdiriyor beni gittiği her yere
‘’Göz koydum öğrettiklerine’’ dedimse namerdim
Yüküm hafif, dünyayı da verin sırtıma bari
Yok kardeşim, bu dünya bana bir beden büyük.
Sabahı getirdim, akşamı Allah kerim demek düştü bana
HÜZNÜN DÜŞTÜĞÜ YERDEYİM
Hüznün düştüğü yerdeyim Anne
Şu sıralar yer arıyorum üzülmemek için Anne
Boş vermişliğin kollarına verdim kendimi Anne
Ve boşa saldım,
Kafamdaki arı kovanı gibi dolaşan sözcükleri, kavramları
Ve sildim saklımdaki saklıları Anne
Ah Anne ! suçum hala taze
ŞİİRLERİME YAŞIT OLANLAR
Sahi sabah namazı’nın vaktini sadece imamlar mı bilir Anne?
Gecenin bağrına saklanmış sevdalılar bilmez mi Anne?
Şiirlerimle yaşıt olanlar, şiirlere saklanmak isteyenler,
Kendi yasını tutanlar, adı yorgunluk olanlar bilmez mi Anne?
Artık yerim şiirdir Anne!
EY NEFİS
Ey nefis, yüzün gün görmesin; aldattın beni
Geceyi gündüze katsam, bir neslin ibadetini de işlesem
Yine temizleyemem arkanı
AH YÜREĞİM
Düşen hamile bir cümleye bağladım
Dostumun kursağındaki ilgiyi
Ah yüreğim, sana doğru gelen hangi cümlenin zifafında
Tezyine bürünüp kapıda amade olmadın ki
Hangi paspal cümlenin ayak yerlerine
Damatlığımı sere serpmedim ki!
EY HÜZÜN II
Ey hüzün hazretleri, seni en çok bu mevsimde sevdim
En çok bu baharda ziyafetlerime buyurdun.
Nereye saklansam elinle koymuş gibi beni buldun,
Gurbetten dönen sevgili gibi bana koştun.